Zengin Kültürü ve Köklü Geçmişiyle Büyüleyen Şehir; Mardin

  Birbirine taş merdivenlerle bağlanan daracık   sokaklar, omuz omuza duran ama gölgesi birbirinin üstüne düşmeyen evler, ovaya doğru teraslar halinde uzanan bir şehir ve çan seslerinin ezan seslerine karıştığı gizemli ve çarpıcı bir coğrafya. Sadece Güneydoğu Anadolu’nun değil Türkiye’nin en ilgi çekici şehirlerinden birisi olan Mardin farklı mimari dokusu ve zengin kültürel yapısıyla mutlaka gezilip görülmesi gereken bir diyar. İpek Yolu güzergâhında olan şehir, kültür mirası olarak kabul edilen ve koruma altına alınan yapılarla dolu.

 

 

Dicle ve Fırat nehirleri arasında yer alan Mardin, Türkiye’nin en kalabalık 26. şehri olma özelliğini de elinde bulunduruyor. Yukarı Kaynaklar Mezopotamya’nın en eski şehirlerinden birisi olan Mardin’in tarihinin üç bin yıl öncesine dayandığını belirtiyor. Şehirde Paleolitik, Cilalı Taş, Kalkolitik, Tunç ve Demir Çağı’na ait kalıntılar, buranın köklerinin ne kadar derinde olduğunun bir ispatı.

 

 

 

Mardin’in doğal konumundan ötürü evler üst üste yığılmış gibi bir görünüm arz ediyor. Mazı Dağı’nın güney yamaçlarında yer eden Mardin hem mimari hem de zengin ve renkli kültürüyle Türkiye’nin en özgün ve benzersiz şehirlerinden birisi. Hiçbir evin gölgesinin birbirinin üzerine düşmemesi de yine bu şehre özel ve şehri özgün kılan detaylardan bir tanesi. Kültür turlarının gözde şehirlerinden birisi olan Mardin en çok cami, kilise, medrese, türbe ve diğer mimari ögeleri bir arada barındıran özelliğiyle cazibesini daima koruyor. Kültürel kökleri hayli derinde olan bu şehirde nereleri gezip görebilirsiniz bir bakalım…

 

 

Mardin’de mutlaka görülmesi gereken yapıların başında Ulu Cami geliyor. Kapısındaki yazıtta 12. asırda inşa edildiği belirtilen Ulu Cami’nin iki minaresinden birisi Moğol saldırıları sırasında yıkılmış ve tek minaresi kalmıştır. Artuklu döneminin etkilerini taşıyan Ulu Cami’de Hz. Muhammed’in Sakal-ı Şerif’i de sergilenmektedir.  Giriş kapılarındaki eşsiz mimariyle dikkat çeken Latifiye Cami’si de yine Artuklu izlerini taşıyan ve görülmesi gereken bir cami.

 

 

Mardin’in hemen her köşesinin fotoğraf karelerine sabitlenmesi gerekiyor; çünkü alabildiğine fotojenik bir şehir. Mardin’e gidildiğinde fotoğraf çekmek için en uygun noktalardan birisi de PTT Binası olarak bilinen Uygulama Oteli. Aslında bir dönem köklü bir alenin evi olan bina bir dönem PTT olarak hizmet verdikten sonra günümüzde Artuklu Üniversitesi Turizm Uygulama Oteli olarak varlığını sürdürüyor. Binanın üst katında hem uçsuz bucaksız manzaranın seyrine dalabilir hem de birbirinden güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. 

 

 

Mardin Sokakları

Arnavut kaldırımlı daracık sokaklar, yürürken bile bile kaybolmak isteyeceğiniz kadar büyüleyici… Çoğu yerde iki kişinin yan yana yürürken zorlanacağı kadar daralan bu sokaklar farklı bir dünyanın labirentlerinde dolaştığınız hissini yaratıyor.

 

 

 

Mardin Evleri

Tarihi Mardin evleri yeri ve yabancı turistlerin ilgisini çeken ve Mardin’i Mardin yapan mimari unsurlardır. Sarı kalker taşı kullanılarak inşa edilen bu evler malzemenin yapısından dolayı yaz mevsiminin en sıcak günlerinde bile serindir. Adeta açık hava müzesi özeliği gösteren Mardin evleri arasında dolanırken zamanın içinde yitip gitmemek mümkün değil.  

 

 

Bu yapıların yanı sıra Mardin Müzesi, Midyat Devlet Konukevi, Hacı Şehmus Mete Konağı, Kayseriye Çarşısı, Revaklı Çarşı, Bakırcılar Çarşısı, Cumhuriyet Meydanı, Beyazsu, Turabdin Platosu, Mağaralar, kaplıcalar ve hamamlar da gezilip görülmeye değer. Mardin gerçekten de her adımında tarihin katmanlı dokusunu iliklerinize kadar hissettiren bir şehir. Bu şehre giderken fotoğraf makinenizi hafızasını boşaltın deriz çünkü her açıyı, her köşe başını her detayı istemsizce fotoğraflamak isteyeceksiniz.